25 Aralık 2011 Pazar

Yaşıyorum ki Ben.

Merhabaaaa!


yazmıyorum değil mi ben ne zamandır? monotonluktan sıkılırken kendimi kocaman bi koşuşturmanın içinde buldum.. zaten hali hazırda haftasonları devam eden bi dil kursum vardı.onun üzerine bi kpss işi daha açtım başıma. ya ben inat ettim şu sınavı halletmek için ya da ne biliim boşuna mı uğraşıyorum napıyorum. kafam çok karışık. bi yanım sola giderken diğer yanım sağa çekip duruyo beni. neyse ya yazasım gitti nedense.. gidiyorum ben..

20 Kasım 2011 Pazar

Yeni Ev Güncesi



Uzunca zaman oldu. diiğğğmii? taşındık felan biz. ondan böyle oldu. eve telefon bağlantısı yoktu. net yoktu. lanette peşimden gelio tabi. hemen hemen bi aya yakın internetsiz durdum. telefonun minicik ekranından görmeye çalışırken bi yarım numara daha kör oldum. her gittiğimde haftaya bağlanıcak diye durmadan yolladılar beni. bende eaahh skrim bu aşkın ızdırabını diyip gittim gsm şirketlerinin birinden internet aldım. o da bi tarafıma girdi. felan onu da başka zamana artık. kpss derdi çarşamba itibari ile yeniden başlıo. derin derin "of"lar geçiyor içimden....

12 Eylül 2011 Pazartesi

Uzun ilişkilerden sonra o herşeyden kopma uzaklaşma durumu vardır. Bende o içteki burukluğun yanında aslında güzel bi rahatlama da vardı O'ndan ayrıyken. evet sürekli aklımdaydı sürekli hatırlıyodum her şarkı her an hatırlatıyordu ama içten içe de seviniyo gibiydim bittiği için. zaman geçtikçe burukluk kalmıyor tabi. ki bu çok uzun bi zaman dilimindeydi bende. Rahatlık tavan. kafa rahat! süper! bişeylere bağlanma korkusuydu zaten beni en çok yoran. o bağlılıkta kalkınca acayip rahatım öyle böyle değil. e tabi bi süre sonra o rahatlıkta insanın götüne girebilio. yanında ailen ve arkadaşların dışında birine ihtiyaç duyuyorsun. başka birine... hep inkar ettim ben. istemiyorum ya! hayatımda birini istemiyorum! hayatıma girmeye çalışanlar hep oldu. ama öyle yüksek öyle sağlam duvarlar örmüştüm ki hiçbiri direnemedi. zamanla kayboldular. Şimdi biri daha var. daha doğrusu uzun zamandır var. ben hala direnirken o inatla güzel şeyler olacağına inandırmaya çalışıyor beni. ben direndikçe o daha çok direniyor. bazen tamam ya ben kafamda bitirdim desemde acaba diyorum benimle bu kadar uğraşan biri doğru insan olabilir mi? acaba ben doğru insanı mı arıyorum ki? yoksa içimin ısındığını mı? Kararsızım çok.

5 Eylül 2011 Pazartesi


  • Gece yarısı güzel yolculuklara çıkıyorum. kısa ama güzel bir yolculuk..
  • hayatıma girmeye çalışan birisine inatla direniyorum. inatla her şeyin yine eski sevgililerimde olduğu gibi olacağını savunuyorum. önyargıdan ölmek üzereyim. 
  • aslına da bakarsan hayatımdaki tek renk her gün farklı rengini sürdüğüm ojelerim. o derece. öleyim bence ben!

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Ağu.st.os On.y.edi

Ben 12 yıldan beri her yılın bu gecesi hiç uyumuyorum. Her yılın bu gecesi o karmaşada buluyorum kendimi. Her yıl o nefes darlığını, o kalp çarpıntısını çekiyorum bu gece. ve bu gece dışında kalan tüm geceler deli gibi korkarak uyuyorum yastığımın altında bi el feneri ve baş ucumda bir şişe su ile.. 

14 Ağustos 2011 Pazar

Hayatın akustik şarkılar tadında geçsin..


31 Temmuz 2011 Pazar


aslında bi dünya şey yazmaya gelmiştim. sonra bi süre ilk kelimeyi yazamadım. vazgeçtim sonra. görüşürüz.

19 Temmuz 2011 Salı

Ben aslında çok korkak biriyim. valla bak!

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Hiç karşılaşmak istemediğim adamla yarın gece aynı mekana gideceğimizi öğrendim az önce. vazgeçebilme ihtimalimde yokken aynı zamanda bu adamdan nasıl kaçabilirim? 

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Ev Toplama Güncesi


Aslında her yazı bi günce niteliği ama bugün farklı olsun istedim. Eşyalarımı kutulara valizlere yerleştirirken bir sürü şey düşündüm bir sürü şey aklıma geldi bu konuya kesinlikle değinmeliyim diye ama şu anda bunların hiçbir önemi yok. Bir hafta sonraya taşınıyoruz önceki yazıda bahsettiğim gibi öyle bi enteresan durum oldu ki evde bir hafta kullanabileceğimiz eşyalar dışındakileri topluyoruz. ama benim gibi sağı solu belli olmayan bi insan için bu beşinci kattan atlamakla eşdeğer. en basiti giyim eşyalarımızı topluyoruz diyelim. bi hafta giyecek kadar eşyayı dışarıda bırakıp diğerlerini ismi entersan bişeyin içine topluyoruz. nerdeyse tüm gün bunlarla uğraşıyoruz. akşam oluyor can sıkılıyor dışarı çıkmak için hazırlanılırken bakıyorsun ki giyeceğin şey yok. işte bu durumda isyan bayrakları havada. böylesine zor bi durum. kitaplığımı boşalttım. her kitabı indirdiğimde içindeki notlar döküldü. böyle de saçma bi özelliğim vardır. bi yandan kitabı okurken bi yandan küçük kağıtlara bişiler yazar kitapların arasına bırakırım. böyle her eşyayı kutuya yerleştiğimde içimden bişiyler kırılıyo sanki. ya koyduğum yeri unutursam? ya o kargaşada kaybolursa diye resmen etikeleyeceğim eşyaları kutuları. o dereceye yaklaştık bakalım. sonumuz hayır olsun. şimdilik bu kadar. öpito

7 Temmuz 2011 Perşembe

Son Serzenişler


İnsanın hayatındaki olaylar hiç bu kadar sarpa sarmazdı sanırım. hayatımda sevdiklerimin varlığı ve sağlığı dışında HİÇ BİR ŞEYin  yolunda gitmemesi isyan etmeme sebep verir cinsten. Gerizekalı bi sınavın gerizekalı sonuçlarından bibok çıkmaması, bugün bardağı taşıran son damlaydı aslında. halbuki bu sabah bişeylerin değişeceğini umarak uyanmıştım. salak bi rüya yüzünden. Herneyse. iş durumumu bi an önce halletmem gerekiyor. bunun için tüm sertifikaların üzerine dilde eklemem gerekiyor. bunca zamandır inatla ingilizce öğrenmeme niyetindeydim. çat pat olan o salak dili öğrenmicem diye şartlamıştım kendimi ki artık bu da gö*üme girmiş bulunmakta. yarın ilk iş dil kursu olayını halletmek. İngilizce olmazsa bile ispa.nyolca bilmek istiyorum. artık türkçe gibi herkesin ing bilmesinden dolayı istemiyorum o dili.
             Her neyse bu olayı da geçiyorum. Zorunlu bi ev değişimi durumu sözkonusu.. Evin temeli ile alakalı sorunlar nedeniyle bilmemkaçyıldır dünya kadar şey yaşadığım evimin yıkılacağını bilmek resmen içimi acıtıyo... onbeş yirmi gün kadar vaktimiz var evi boşaltmak için bi yıl sonra aynı yere yapılacak yeni evimize geleceğimizi bilmemize rağmen ev halkı olarak berbat bi ruh halindeyiz... 
     Bu olayı da geçmemizin üzerine hayatıma bikaç zaman önce giren bi adamın kendini belkide zorla hayatıma dahil etme çabalarının beni sıkması son sorunumuz... bu olayı anlatmak istemiyorum. ama uzun süreli ilişkilerin ardından yeni birini tanımaya çalışmak yeni birine kendini tanıtmaya çalışmak ona alışmak dünyanın en sancılı olayları arasında top 5'e rahatlıkla girer. bu da böyle biline!

1 Temmuz 2011 Cuma

Ciao!!!
Şu anda karşıdaki apartmanın çatısındaki baykuşla bakışıyoruz. Enteresan bi ses çıkarıo hayvan.  "yazmak aslında çok sancılı bi eylem" demişti adamın biri bi zaman bana. yok canım ne sancısı ben saçmalıyo bile olsam yazarım sancısız demiştim. o zamanlar inşallah gün gelirde o sancıyı hissedersin demiş olmalı ki ben şu ara resmen sancı çekiyorum yazmaya çalışırken... herneyse yaşadığıma dair bi belirti vermek adına burdayım. şimdi gidiyorum.


Ha bi de şu yukarıdaki arkadaştan istiyorum kendime. 

3 Haziran 2011 Cuma

Bütün ailenin hastalıklarıyla uğraştığım yetmiomuş gibi en sonunda bende garip bişeye yakalandım. kilo vermekle uğraşıyorum 8 9 aydır. bi on kilo kadar verdikten sonra durmuştu bende bu olay. bi üç aydır gram verememek psikolojimi zaten sıfırlamıştı. bunun yanında annemin rahatsızlığı, ananemin bitmek tükenmek bilmeyen nazlanmaları ekleniince sürekli kafamda olan doktor değiştirme işini bi gerçekleştireyim dedim. başka bi diyetisyene gittim durumu anlattım felan. normal olarak tahlil istedi kadın. beş tüp kan alındı edildi. kadın sonuçları görünce bi anda şaşırdı. hiç beklemiodum bunu dedi. İn.süli.n di.renci en fazla 25 olabilirmiş mesela benim bu diren. 38. hemen iç has.talıkları uzmanına yönlendirdi. haydii.zaten amcamda babannemde halamda şeker varken bende de çıkması fikri beni çok şaşırtmadı çünkü illa bi yerden beni de yakalayacağını biliodum. dah.il.iye uzmanı da şaşırdı daha erken aslında dedi. in.sülin diren.cine direk di.yabe.t diyemezmişiz. yani di.yab.et buzdağının sadece görünen kısmıymış. bende henüz buzdağı yüzeye çıkmamış. Şeker yüklemesi yapıldı felan.. her saat başı bi tüp kan alındı. yarın belli olucak kesin sonuçlar. tiroid nodülü gibi bişi var gibi dedi. onun içinde ultrason istedi. nolucak çok merak ediyorum.

20 Mayıs 2011 Cuma

Bi sallandık yine dün gece.. korktuk. deli gibi bi kalp çarpıntısı süregeldi ardından. sonra bi üşüme felan. dakikalarca terasta kaldık. acaba sokağa mı çıksak diye düşündük. anında bi iki eşyayı çantaya doldurup kapı eşiğine bıraktık. arabayı garajdan çıkardık. fenerler cebimizde... saatler sonra terasa en yakın yere yattık. hepimiz aynı yerde.. çoraplarımız ayaklarımızda hırkalarımız üzerlerimizde. kaçarsak dışarda üşümeyelim felan.. neyse.. 99 d.ep.reminde nerdeyse psikolojimiz bozulunca o zamandan sonra olan en uzun ve en hissedilebilir depremde aynı korkuları yaşamamız kaçınılmaz oldu.. sonuç olarak korkak bi aileyiz biz.. 

17 Mayıs 2011 Salı

   Beni bu havalar böyle yaptı.. ona kıştan onca yükten kurtulup bu güzel havalara çıkmak iyi mi geldi kötü mü geldi bilemedim de... aslında yılın bu vakitlerinden pek hoşlaşmıyorum. Bahar alerjisi olan yüzlerce insandan biriyim. Güneşi gördüğüm anda sayısını bilemediğim hapşurmalar, sürekli gözlerden gelen yaşlar nedeniyle sokakta durdurup "neden ağlıyosun" diye soran teyzeler. sancılı bi dönem yani. bütün kış yaşadıklarını düşününce aman bütün sancım bu olsun diyorum da işte bakma sen.. durumumumdan şikayetçi olmak kanımda var.

    Neyse ben şimdi gideyim sana da bi şarkı armağan edeyim.

29 Nisan 2011 Cuma

Format yiyen bilgisayarımla çok mutsuz vakitler geçiriyoruz şu ara. bomboş. tüm fotoğraflar müzikler gitti. Aldığım bikaç yedek teselli verici. Ben çok üzülüyorum böyle olunca. Valla bak!

27 Nisan 2011 Çarşamba

Günün Böyle Olsun




Dünyanın en eğlenceli şarkısı bence

22 Nisan 2011 Cuma

Kendimi deli gibi film izlemeye adadığım şu günlerde havanın değişimini izliyorum bi yandan da. İçerden bakınca yaz geldi dediğin havaya çıkınca anlıyosun ki daha hava buz gibi. Enteresan :p Neyse Arada diyorum ki film tanıtımı da yapalım. Olur ya canın sıkılır film izlemek istersin felan.
2007 yapımı bu filmin adı Türkçeye "Kalbini Dinle" olarak çevrilmiş. Çok çok enteresanlık olmasa da masal tadında bi film. Gerçekçiliği pek yok. Esas kızımız Lyla yetenekli bir çellist, esas oğlanımız Louis ise yetenekli bir gitaristtir. Bunlar bi şekilde NY'da karşılaşırlar ve tek gecelik bi ilişkileri olur. sonrasında bir daha yolları kesişmez uzunca bi süre. Esas kızımız o gece hamile kalır. Çocuk dünyaya gelir ama esas kızın babası doğan bebeğe öldü süsü vererek onu yetimhaneye bırakır. Bebek August 11 yaşına geldiğinde müziğin sesini dinleyerek yetimhaneden kaçarrr.. eee bundan sonrasını da zaten bişey kalmadı :p bi ara izlersin. 
Şu sahnelere ise ölmemek elde değil. Kız milleti işte tav oluveririz herşeye.

17 Nisan 2011 Pazar


Çok fazla delirmeme rağmen şu yukarıdaki beyefendileri izledim geçen gece. Yaş ortalamasının 14- 15'lerde olduğu konserde performans iyi ki gitmişim dedirtti. Başka bi şehirden İstanbul'a gittiğimiz için konser alanına ulaşana kadar baya sıkıntı çektik. malum trafik. Konser başladığında kızların "Adaaamm" çığlıkları güldürdü. Bi ara seyircilere şarkı söyletme çabaları oldu beceremedik xD setlist tatmin ediciydi. grup üyelerinin oldukça sade tavırları hoştu. başlarına taktıkları ışıklı taçlar sempatikti.saat 11 civarı bitti. bizde yolumuza koyulup geri döndük. Güzel bi gün güzel bi geceydi.

6 Nisan 2011 Çarşamba

BU Güzel şarkıyla dolaşın . Belki saçmalamalarım bile güzel gelir bu güzel melodiyle. mesela ben şimdi bu şarkı hatırına yazmıyorum. Gözlerinizi kapayıp aklınıza kim ne geliyorsa düşünün. İyi gelir.

5 Nisan 2011 Salı

Tanıştırayım yeni aşk'ım. Her ne kadar bu tip makinalara yabancı olsam da her ne kadar en özelliksizi bu makina olsa da bunu almak için deliriyorum şu sıralar. Bu gece babacıkta maddi destek çıkarsa almayı planlıyorum. sonra ver elini analog çekimler, filmler, banyolar...

4 Nisan 2011 Pazartesi

Baksimdi.

Bugün hiç görmemem gereken birini gördüm. Daha doğrusu normalde görsem belki de havalara uçabileceğim biri. Ayaküstü muhabbet ettik. tam yenicek kıvamdaydı yine. ben yine en paspal halimle spor salonuna gider vaziyette. Üzüldüm. Mutlu oldum. İçim içime sığmadı falan.

1 Nisan 2011 Cuma

Holaaa!!!

Can sıkıntımın dibinde bomba gibi bi festival haberi almam tüm sıkıntımı sildi süpürdü. Bir an önce haziran ayının gelmesini istiyorum. Başka nedenlerim de var elbette ama şimdi onları saymaya başlamiim...

Telefonum tırtladı. ona çok canım sıkılıo. daha çok olmadı bide alalı. götürsem şimdi bi alcaklar servise kimbilir kaç gün gelmicek.

Saçlarıma kına yakmıştım geçen hafta renginde çok fazla bi değişim olmasa da-siyah saç kızıl kahveye döndü- saçlarım yumuşacık oldu, acayip bi parıltı geldi felan. Korktuğum olmadı en azından.

Postiş ne kadar iğrenç bişi ya. Tiksinç duruo bi kere. Takmayın lan şunu.

Dur ben gideyim. gelirim sonra.

25 Mart 2011 Cuma

Saç konusundaki saplantımı az çok bilirsin. Zamanında onbeş günde bir saçını farklı renge boyayan ben ağzına sıçmıştım güzelim saçların. en sonunda saçlarım beni  yarı yolda bırakmış çoğu başımdan ayrılıp bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi. o vakitten sonra son bir kez kendi renginde boyayıp yaklaşık 8-9 aydır boyamıyordum saçımı. Baktım dökülme durmuyor. işi bitkilere vurup, ısırgan kaynatıp saçıma suyunu mu dökmedim. Sarımsak yağı , badem yağı, hint yağı, zeytinyağı, yılan yağı mı karıştırıp sürmedim, kuaförlere bi dünya para yatırıp bakım mı yaptırmadım.. her yolu denedim. iyi gelmedi mi geldi evet. mesela senelerce santim santim uzayan saçlarım sürekli kısacık kestirmeme rağmen deli gibi bi hızla uzamaya başladı. Dökülmesi de durdu. ama dökülen saçlarımın yerine yenisi çıktı mı hayır. Şimdi mi ? neredeyse on tel kalan saçlarıma kına yakmaya karar verdim. Evet evet bildiğin hani ananen yada babannen yakardı ya eskiden heh onlardan. 

çok araştırdım. kınaya genelde kuaförler karşı çıkar "saçı kurutur mahveder" diye. şimdi bu yanlış . Kına eğer içine gerekli malzemeleri koyarsan saçı kurutmaz. Aksine saçı inanılmaz besleyen bir karışımdır. Aksine boyalar gibi kimyasal olmadığı için saça parlaklık verir, yumuşatır, hacim kazandırır.  Tek dezavantajı kına yaktıktan sonra saçını tekrar boyamıyorsun. tutmuyor. -ki bu konu üzerinde internette yorum yapan bazı insanlara göre boyamışlar boyanıyormuş- Herneyse. bunlar saçıma kına yakmadan önceki söyliceklerim xD bundan sonra saçımdan sözetmezsem bilin ki saçlarım bok gibi oldu ve ben depresyondayım xD evden çıkmıyorum. hatta bilgisayarın açma tuşuna bile elim gitmiyor o derece xD Neyse hadi gittim ben. öpito

19 Mart 2011 Cumartesi

Dizi Tanıtıyoruz Vol III

       Evvet uzun süredir yapmıyorduk. Yapalım dedik. Yaptık! Olacak! Mevzu bahis dizi üstte afişini gördüğünüz dizi. Dizi arayışına girmiştim ne zamandır. Sürekli bi dizinin ilk bölümünü izleyip kapatıyordum. Çeken bi tarafını göremiodum dizilerin felan. Bu diziye de öyle bi arayış içerisindeyken denk geldim. Dizi henüz birinci sezonda, önümüzdeki hafta 10. bölümü yayınlanıyor.
      Konusu ise bir vampir, bir kurtadam ve bi hayaletin aynı evde yaşaması ve yaşadıkları. Enteresan geldi bana. Diyorum ya çok enteresan da değil belki de çekti işte. Aidan , Josh ve Sally birlikte normal insanlar gibi hayatlarını sürdürmek isterler ancak bu pek mümkün değildir. Çünkü bahsettiğimiz insanlar normal insanlar değillerdir. Belki de insan bile değilllerdir..

12 Mart 2011 Cumartesi

Blogger kapanınca dns a.yar.ları felan derken evet giriş yapabilliyoruz ancak böyle olmamalı. Deli gibi yazmak isterken buraya geldiğim anda yazasım kalmıyor. tumblr felan da sarmadı.. aman neyse canım..

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bloggerın Kapanma Sorunsalı

Ben gittim geldim. Stres attım felan da havası çarptı sanırım.. yatak döşek hasta yatmaktayım. Öksürmekten ciğerlerim elime gelcek felan. detaylı yazı daha sonra elbet yazmadan duramam da bugün bloggerın kapanacağı, erişiminin engelleneceği türünden bikaç yazı çarptı gözüme doğruluk derecesini araştıramadım ancak öylesine canımı sıktı ki bu olay.. Yazmadan edemem diye düşünürken Tu.mbl.r hesabı açmak geldi aklıma.. Herneyse efendim olur da bulamazsanız beni burda ben aynı zaman da BURDAYIM DA beklerim. öpito..

http://sapkadancikan.tumblr.com/

21 Şubat 2011 Pazartesi

İzmir

Gidiyorum!! gidiyorumm!! Sürekli aklımda olan ancak bi türlü fırsatını yakalayamadığım yere gitme planları içerisindeydim ne zamandır. Kısmet ise çarşamba akşamı İz.mir'deyim. Çok sevdiceğim Özlemcimle görüşme fırsatını yaratamadığım için çok üzgün olsam da heyecanlıyım. Var mı İzmir'de şuraya da mutlaka gitmelisin diyen??

20 Şubat 2011 Pazar

Şimdi Bu Yazı Gerçekten Hiç Okuncak Bi Yazı Değil Valla Bak. Sadece Çok Canım Sıkıldı Yazdım.

Can sıkıntım yerin dibindeyken yazasım pek gelmiyor nedense... Dünyanın en ekşınsız hayatını yaşayan bi insan oldum bu zamanlarda. Sürekli yazıyorum ama. sürekli okuyorum. ve sürekli netteyim şu sıralarda.
   Otomobilim mayk'ın tekerleklerine hava basmam gerekti bugün beceremedim. Kaldım öyle benzincide. Bi iki kere yapmıştım aslında ama bu defa olmadı. Yok. Bunu yeni giydiğim ayakkabıların lanetine bağlarken bi yandan da telefonla arkadaşıma bu salak tekerleğe nasıl hava basıcam diye sorarken gelen benzincideki adam hava basan zımbırtının bozuk olduğunu söyledi. -öehh cümlenin uzunluğuna bak!- o an o hava basan şeyin ucunu alıp bu zımbırtıyı bozanların götüne sokmak istedim.
     Yine başka bi arkadaşımın babasıyla birlikte açtığı kafeye gittim.. o güzelim mekanı nasıl harcadıklarını gördüm. ulan dedim. böyle zevksizlerde para bok nasıl harcıcaklarını bilmezler. bizde de para yok fikir çok.. zaten sıkkın olan canımı daha çok sıktı gördüklerim.
    Can sıkıntım çevreme derin bi sessizlik olarak yansıdığından babam sürekli "bişey var sende bişey var" diye günlerdir çevremde.. Bundan bile sıkılır hale geldim...
    Aslına da bakarsan tüm bu sıkkınlığıma sebep olan bi insan var. susayım susayım dedim ama yok olmıcak. Şimdi burdan sonra yazılanların hiçbirini üzerine alınma. Ben biraz da o kod adı ımm ne olsunn..bulamadım da neyse adsız olsun bu kişiliksiz gereksiz insanın kod adı felan. lan hödük. sen insan mısın ! senin düşünmeye yarayan beynin akmış belli bi taraflarından. Tiksiniyorum ya artık senden valla bak. böyle adını felan duyunca bi yerlerde tüylerim diken diken oluo bildiğin. Nerden girdin sen benim hayatıma. ama ben kendi kafama sıçayım. ben seni hayatıma sokan o kafama sıçayım!!! üç senedir çıkamadın hayatımdan! ilk zamanlar sevgili bulama inşallah, hastalık kap hiç bi kıza bakama diye beddua etmiştim. Geri alıyorum xD tez zamanda kendine bi kız arkadaş bul nolur :D Çok mutlu olucam o zaman bak. Hatta sen bul gel söz düğününüzü ben yapıcam xD ayy iyice çozuttum neyse ben gideyim en iyisi...

   Sonuç olarak sıkılan canımın sıkıntı sınırlarında turlar atıyorum. Senin de mi canını sıktım okumıcaktın o zaman hacım. ben baştan peşin peşin söyledim..

17 Şubat 2011 Perşembe

Huzur

Buz gibi bu havada ayaklarınızı suya sokup soğuktan ayaklarınızdaki o acıyı hissettiniz mi?
Ya da;
Canınız sıkıldı dört beş saatlik mesafedeki bi başka şehire gidip döndünüz mü  aynı gün içinde?
Ya da;
Aynı gün içinde telefon rehberinizdeki herkesi arayıp hallerini hatırlarını sordunuz mu?
Ya da;
Annenize sımsıkı sarılıp ona sevginizi gösterdiniz mi? 
Ya da;
Babanızın koluna girip güzel bi yürüyüş yapıp o gün neler yaptığınızı anlattınız mı?
Benim bu haftam böyle geçti.. şimdi öylesine huzur doluyum ki..

14 Şubat 2011 Pazartesi

Bugün Bütün Sevgililer Ölsün İstiyorurm

Başlığımın kötü niyetliliğine bakmayınız efenim. Ama ciddiyim uleynn xD Sevgili bakımından şanssız olan bana hiçbi zaman hiçbişey ifade etmedi 14 Şubat tarihi. Yine etmiyor. Sevgilim olduğu zaman da etmedi. Sallamadım da o zaman. Yani abi zaten adam sevgilim bana hergün sevgililer günü neymiş yani 14 şubat.Ama eski sevgilim için iş öyle değildi o zaman kutsal bi gün. ondörrtt şubatttt.Allahım haftalar öncesinden planlar programlar şuraya gidelim şunu yapalım felan. Benimde en beceremediğim şey böyle anlarda romantik olabilmek. Onca yapılan planların ardından o gün birsürü abuk şey yaparak kutsal ondört şubatı geçiriyorduk felan. Aslında daha o zaman anlamıştım o adamdan sevgili olmayacağını ama işte.. Herneyse anlatmaya baya şey birikti ancak bi türlü vakit bulamıyorum ilk fırsatta kopup geliyoreee..

dipnot1:şimdi yarından sonra feysbukta felan başlar "aşkitomla 14 şubat" "aşkıııaam ve beeeğğnn" fotoğraf albümleri yayınlanmaya. Nefret ediyorum hepinizde xD

dipnot2: Başlıkta ciddi olduğumu söylemişmiydim xD

7 Şubat 2011 Pazartesi

Pi.nha.ni... Ben üniversitedeydim. Daha kim olduklarını dahi bilmeden dinlemiştim. Daha doğrusu sevdiceğim sınıf arkadaşım memet tarafından dersin ortasında zank diye kulağıma sokulan bi kulaklıktan duymuştum ilk seslerini. Sonrasında hem memet hem ben dersten şutlanmıştık bu adamlar yüzünden :p işte anılarım depreşti herneyse. sonra baya bi süre dinledim ben bunları sevdim felan. işte bi dizinin şarkılarını yaptılar ettiler o ara ben soğudum bi tiksindim artık "he.le bi .ge.eell" diye duyduğum her sesi kısıyorum felan. hatta öyle bi durum almıştı ki ikinci albüm çıkmadan tüm şarkılarını duymuşluğumuz olmuştu dizi sayesinde. tat kaçıyor elbet böyle durumlarda. albümün bi anlamı kalmıyor bi kere.. .. Bu gece yeni kliplerini gördüm. Hoş olmuşlar. paylaşayım dedim :)


Pinhani - "Yitirmeden"
Yükleyen pinhani. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

4 Şubat 2011 Cuma

Türk popunun lideriiiiiiğğ diye başlamak isterdim ancak yok anam başlamıcam öyle. Yukarıdaki bayanı severim. Ben gençken oldukça popülerdi "ca.ddelerde rüz.garr ak.l.ımda aşkkk va.rrr" diye güzel şarkıları vardı. Sınıftaki kızlarla toplanıp durduk yere depresyona bağlardık bu şarkıyla hatta benim beşinci sınıf müsameresinde yine bu bayanın "ne ma.saağğll ne r.üyaaa he.pi.mizin bu güzel d.ünya" diye bi şarkısı vardı onu söylemişliğim bile vardır.  herneyse konumuza dönelim zaman geçmiş bu pop kültürünün kızı rakçı olmaya başlamış artık dinlememeye başlamış böyle isimleri bir süre. ama sonra bakmış ki rak rak dediğin nedir gülüm dinle ne seviosan felsefesine geçmek en mantıklısı. ouff pek bi saçmaladım anasını satim.. dur dur toparlıyorum. Şaka bi yana N.ilü.fer'in Türk müziğindeki yeri elbette ki tartışılmaz ancak şu son albümü ile gerçekten kalbimdeki yeri daha da güzelleşti.

   Albüm Ni.lü.fer ile birlikte Türk rock müziğinin gerçekten iyi isimlerinin düetlerinden oluşmakta. Bi süredir haberleriyle beklerken geçen gün albüm çıkmadan bi önceki postta sana verdiğim linkteki klibi yayınladılar ve daha bi heyecanla beklemeye başladım albümü. Ki çıktığı ilk gün koş baba müzik markete. dinledim. Zaten aşina olduğum şarkılardı çoğu dedim ya "ca.ddelerde rüz.garr ak.l.ımda aşkkk va.rrr" diye büyüyen bi nesildenim ben. Erkek.ler Ağ.laaamaz'ı bi kere en üst sıraya yerleştirirsek, Ar.a s.ıra B.az.ı .bazı ve sonrasında Se.lam Söyle gerçekten çok fantastik olmuş. Bi albümü elbette değerlendirmek bana düşmez ama bi dinleyici olarak çokoş arşivlik bi albüm olduğunu söyleyebilirim. Torunlarına felan saklarsın mesela.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Ölümün bu kadar yakın olduğunu unutuyoruz değil mi çoğu zaman... Daha önceki gece izlemiştik halbuki televizyonda. Nasıl güzel anlatmıştı sevgisini. Yazık oldu. Çok üzüldüm.Minicik oğluna.. Mekanı cennet olsun..

1 Şubat 2011 Salı

Kaçırma Gözlerini Benden Suçlu Suçlu...

 Şimdi hava soğuk felan ondan yazasım gelmek bilmiyor. Sardığım kitaplardan, yorgunluktan da olabilir tabi. Sabah akşam deli gibi kitap okumaktan zaten 5 numara miyop olan gözlerim bi hafta sonra felan kesin 6 7 olabilir..

 Şimdi burda kar da yağmaya başladı böyle ufak ufak..

Kendime biscolata adası kurmak istediğimi söylemişmiydim?

Gittim zaten kısa olan saçlarımı daha kısa kestirdim. hani şu moda ya şimdi önler uzun arkası baya kısa. heh işte ondan. güzel olcak sandım boka benzedi. mınakoyim hep böyle oluo bi anlık hevesle kestirip sonrasında köpek gibi pişman oluyorum. Kırmızıdan da vazgeçtim zaten bu gece itibari ile tüm saç siyahımsı..

ah bebeyim ne kadar öküzsün bir bilsen.. bi bebeğim olsun böyle hitap etçem ona xD  alakaya maydonoz

şimdi gitmeden ŞU videoyu dinleyin o güzel seste bağıra bağıra ağlayabilirsiniz . İki kadının düet yapma fikri biraz garipsetmişti beni ilk duyduğumda sonra görünce deedim ki neden garipsiyosun iki dev kadın. gerçekten ikiside daha bi devleşti gözümde..

hadi çav..

26 Ocak 2011 Çarşamba

Bundan sizde de var mıydıı?? 80'ler sonu yaşadıysanız çocukluğunuzu kesin vardır. Nasıl bir zevkti o tırrr diye dönen şeyde balıkları yakalayabilmek. Usta balıkçı edasıyla "yaaa ben kazandım" demek.. Özledim sanırım..

24 Ocak 2011 Pazartesi

  • Uzun zamandır madde madde yazmadığımı farkettim. E bi el atmak gerek değil mi?
  • ben bildim bileli kıvırcık saçlarım olsun istedim. Hiç vazgeçmedim. ama bi türlü cesaret edipte saçlarımı kıvırcık yapamadım. sahte de olsa kıvırcık olmadan ölürsem gözüm açık gidiciimm..
  • Tar.k.an'ın klibinde bildiğin B.urak G. ve Ca.n Ş. var şaşırdım.
  • iki gündür durmadan film izlemekten gözlerim iflas etti. nerden geldi birden bu kadar film izleme hevesi bilmiyorum.
  • Ba.lık bu.rcu erkekleri çok fena hafız. Çözemediğim erkekler hep balık hep balık.
  • erkek diinncee baba artık kaş almayın be. valla çok itici oluyorsunuz.
  • şu an saçmaladığımı farkettim.

20 Ocak 2011 Perşembe

+24

 Çok enteresan şeyler gelicek daha başımıza. inan merakla bekliyorum. Sansürler, yasaklamalar, türbanlar, 3 cocuklar.. son olarak içki içebilme yaşının 24'e çıkarılması... böyle saçma şey olur mu dedirtecek cinsten.. 24 ne ama??!! abi az daha olsa 30 olcak yani. Koskoca insan olmuşum mesela artık ailem bile hayatımın akışını kararlarını bana bırakmış bi yere gidiyorsun ama 23'sün diye hayır olmaz diyorlar sana. İçki ve tütün sektörü ülkemizde çok büyük bi paya sahipken bu yasakları getirmek resmen bu kolu kesmek gibi bir şey. Sigara yasağı var mesela. tamam sigara içmeyenlerin özgürlükleri kısıtlanıyordu belki içenin yanında ancak şimdi noldu? Sigara içen adama "içemezsin" diyerek bu kez onun özgürlüğünü kısıtlıyorsun.. Yakında marketlerde tezgah altı sigaracılığı diye bir şey çıkıyor. Marketlerde gördüğünüz sigara standının önüne perde felan çekicekler düşünün artık. ya da tezgahın altından gözükmeden yasaklı bişey satar gibi satın alıcaksınız sigaralarınızı. İlginç gerçekten.

    Ama en çok +24'e takıldım bu ara. Madem öyle baba gel evlenme yaşını da 24'e çıkaralım. Evlenemesin herkes öyle.. ama bak o da olur mu hiiçç sonra 24-25'te evlenen biri hangi ara 3 çocuk yapıcak??

11 Ocak 2011 Salı

Kahve Açar mı Uykumu?

Bu gece bomboş sokaklarda koştum durdum... Hani hep isterdim ya gecenin en kör vaktinde sokakta yalnız başıma dolaşmak isterdim diye. ha şimdi bana ne var git dolaş diyebilirsin anca bilirsin geceleri sokaklar pek tekin değil. Korkağım sanırım biraz. herneyse. ama bazen korku faktörünü unutabiliyormuş insan. Özellikle bir başkasının hayatı söz konusu olunca... Sonuç olarak tamamen uykusuz ve yorgun geçen bir gece ve benim tüm gün boyunca erteleyemeyeceğim işlerim. Ben en iyisi gidip bir iki fincan kahveyle uykusuzluğumu gidermeye çalışayım..

9 Ocak 2011 Pazar

Odaklanma Sorunu

Şu aralar öylesine tek bir konuya odaklıyım ki kendimi anlamakta zorluk çekiyorum. Başka şeylerle uğraşmak, başka insanlar düşünmek için zihnimi zorluyorum. Bi delilik yapmaktan korkuyorum aslında. Delilikte sana göre belki değil ama en azından benim şimdiye dek hiç yapmadığım bişey. Neyse anlatıcak o kadar çok şey var ki.. Şarjım bitiyor ancak. Gideyim en iyisi ben.

6 Ocak 2011 Perşembe

Pencerenden Görmek İsteyebileceklerin

Özellikle kafa patlattığım konulardan biridir ev dekorasyonu. hayalimdir hep bi evim olsun da şöyle herşeyiyle kendi zevkime göre döşiimm. Tabi aileyle yaşamak ve henüz işsiz olmak nedenleriyle sadece dergilerdeki ve internetteki tasarımlara salya akıtmakla geçiyor zamanım. Herneyse. olacak evimin iç dekorasyonundan çok pencereden baktığımda görebileceğim manzara beni daha çok heyecanlandırıyor. Yani heyecanlanmakta değil belki.
  Mesela şöyle bir yer düşün..
Bu küçük evin ön penceresinden göreceğiniz manzarayı hayal et. Hele o güzel sesii...










Nasıl güzel değil mi aklından geçenler..
Ya da pencerenin şöyle olduğunu..

İçerisi tozlu.. turuncu-sarı.. sonbahar mevsim.. Bak dışarıdaki ağacın yaprakları da kalmamış zaten. hava serinlemeye başlamış. yattığın yataktan görüyorsun dışarısını.. belki on gündür bi eşyayı ordan alıp diğer tarafa koymadın.. Kesin sevgilinden ayrılmışsın. bir bunalım zamanı çünkü..




ya da küçük dairenin balkonuna çıktığında böylesine çarpık bi yeri görüyorsun..paslı bi tat. Karısına şiddet uygulayan sarhoşun teki her gece içip içip olay çıkarıyor karşıdaki dairelerin birinde. Her gece binbir küfür ediyorsun o küçük adama.

Yemek kokuları geliyor bazen.. yanmış soğan oluyor bu genelde.










Ya da bak akşam olmaya başlamış. hava da oldukça kapalı. Yağmur mu yağacak ne? Dur ben en iyisi kahvemi ve kalın hırkamı alıp geliimm.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Bir İlk

Bugün inanılmaz travmatik bi gün geçirdim. Hiç aklımda yokken hiç hesapta yokken bir doğuma şahitlik ettim. ısrarla çalan telefonu açmamla sancılı arkadaşım Güzin'in çığlıkları arasında "ben doğuma gidiyorum acilen şu şu hastanesine gel Mehmet seni beklicek" ne olduğumu şaşırdım. afalladım. hani Güzinle bu olayı hep konuşuyoduk doğumuna girip fotoğraflıcaktim yeni aramıza katılacak olan küçük cadının hayata ilk göz kırpışlarını, ilk nefesini felan ama planlamamıştık bu kadar erken. hızlıca hastanede buldum kendimi. Bizim minik cadının müstakbel babası Mehmet hastanenin bahçesinde yakaladı beni. heyecandan halini görmen gerekirdi. henüz odasındaydı Güzin. odasına çıktığımda doğum olayının ne kadar kokutucu olduğunu kapısı kapalı odadan duyduğum çığlıklar sayesinde anladım. giremedim bi kaç saniye odasına. tam girmeye niyetlenirken hemşireler tekerlekli sandalyeyle Güzin'i çıkardılar odadan. Güzin'se çektiği sancının yanı sıra Mehmeett diye çığlıklar atıyodu. Mehmet'in heyecandan yanında olamamasına sitem ederek "ben sana sorcam mehmet!! ben sana evde sorucamm!!" diye bağıra bağıra elimi sıka sıka girdik birlikte doğumhaneye. bana da o yeşil önlüklerden giydirdiler aman tanrım öyle bi gerginlik hatırlamıyorum ben.. O ameliyat masası, tepede ışık,yeşil yeşil örtüler önlükler, bir sürü ameliyat malzemesi... yapamıcam dedim bi an. yok yani heyecandan titremeye başladım elimde olmadan içim buz tutmuşçasına titriyodum yerimde. o sırada doktor girdi doğumhaneye. "doğum yapıcak siz misiniz Güzin hanım mı?" dedi yaptığım heyecanı görünce xD  bir kaç uyarıda bulundu ve işine koyuldu. o an kaybolmuştum. o buz gibi doğumhane de sadece minik cadımızın çektirdiği sancının çığlıkları ve hemşire nasihatları duyuluyordu. makinamdan bile tık ses çıkmıyordu xD dikkat dağıtmamak adına elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyordum. bi yandan da gözlerime inanamıyordum. o güzel bebeği, o muhteşem mucizeyi görmeniz gerek. Selin'imizin hayata merhaba demesi pek bi gürültülü patırtılı olsa da sonundaki mutluluğu görmek, o mutluluğa ulaşana dek yaşanılanları görmek gerçekten çok büyük bi deneyim kazandırdı bana. Sonrası mı? babanın minik prensesini görmesi gözyaşı dökmesi. babanne, dede,teyze ve ananenin mutlulukları...eve vardığımda sanki doğumu yapan benmişçesine yorgun, çökmüş aynı zamanda mutlu bi vaziyetteydim. Tüm akşam yemeği boyunca tek kelime edemeden masadan kalktığımda annem bu olayın bana hiç iyi gelmeyeceğini söyledi. Şimdi mi? ortaokulda bi yan sıramda oturan, yazılılarda bolca kopya çektiğimiz güzel gözlü kız çocuğu anne oldu  ve bir o kadar kendine benzeyen boncuk gözlü minik kızının bızıltısını dinliyor büyük ihtimalle bu gece. Bende o mutluluk, sevgi, korku, gözyaşı, dehşet, tedirginlik dolu anları tekrar tekrar yaşıyorum fotoğraflarına baktıkça. dur ben şu fotoğrafları halledeyimde bi çay içip kendime gelimm.. ha bu arada bi süre yeşil görmek istemiyorum sanırım...

3 Ocak 2011 Pazartesi

Sevgili Dünlük.

İçimde çok pis yara var yau. Defterimi kaybettim. öyle böyle değil çok pis üzüldüm be. Her ne kadar boş bi insan olsamda hatırlatma amaçlı bi ajandam vardı benim. gel gelelim bu ajanda da hatırlatmalar dışında her ne ararsan var. mesela birisiyle bi yere mi gittim çıkarırız o an ne geliyosa yazarız o deftere. mesela güzel resim yapan bi arkadaşım var çocuğun yarattığı harikalar o defterdeydi mesela. bi dünya hatıra vardı. zaten otu boku koleksiyon yapan, yaşadığı her anı hatıra olarak saklamaya çalışan güne dair notlar düşmeye meraklı biri olduğumdan o defter çok önemliydi benim için. Hastalandım. Yataklara düştüm yeminlen. bilmemkaçyüz derece ateşle havale geçirmek üzereyim. Defterimi bulana ımmmm çok süper hediyelerim var uahreuhruhehu yersen.

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni Yılın İlk Yazısı

Yeni yılın ilk postu sıcak sıcak olsun istedim. Yılbaşı geceleri genelde koşuşturmalı geçer benim tarafımdan. çünkü hem ailemle hemde arkadaşlarımla bir arada olma isteği ağır basar her yıl. her yıl gecemi ya aileme ya da sadece arkadaşlarıma ayıracağıma dair planlar yaparım sonunda da bu planlara hiç uyamam normal olarak.bu gece de öyle oldu. Ağırlık ailede elbette. çünkü bu gecelerde genelde büyük bi toplaşma olur bizim evde. annemin kardeşler arasında en büyük olmasından kaynaklanıyor olsa gerek. herneyse. her ne kadar yaş baş yolu yarılayan bi sayıya ulaşsa da babam tüm otoritesini bu gece konuşturur. "Hayır!!" der " Çıkmak yok bu gece!!" aslında bi yolunu bulup bi şekilde bikaç saatliğine de olsa evden çıkacağımı bilir. bu yıl da planlarımı az çok paylaşmıştım. babam arabanın anahtarlarını vericek ben bikaç saat arkadaşlarımla vakit geçirip eve dönücektim felan felan felan. babamın anlattığımda sessiz kalmasından belliydi zaten o anahtarları vermeyeceği. ki öyle oldu anahtarları iş yerinde unuttuğu mırın kırınını yapınca saolsun arkadaşlar iki dakkada kapımdaydılar da zaman kaybetmedim. Sonuç olarak güzel bi geceydi. hem ailemle hemde canlarımla vakit geçirmiş olabilmek iyi geldi.

   2010 son demlerinde güzellikler getirdi bana. son yirmi gününde belki. öncesi tam bir kaostu benim adıma. diliyorum ki 2011 bi önceki yılı aratmaz. Umarım aklımdakileri gerçekleştirecek gücü kendimde bulurum. Umarım sende bulursun. Güzel yıllar sana da.