26 Ocak 2011 Çarşamba

Bundan sizde de var mıydıı?? 80'ler sonu yaşadıysanız çocukluğunuzu kesin vardır. Nasıl bir zevkti o tırrr diye dönen şeyde balıkları yakalayabilmek. Usta balıkçı edasıyla "yaaa ben kazandım" demek.. Özledim sanırım..

24 Ocak 2011 Pazartesi

  • Uzun zamandır madde madde yazmadığımı farkettim. E bi el atmak gerek değil mi?
  • ben bildim bileli kıvırcık saçlarım olsun istedim. Hiç vazgeçmedim. ama bi türlü cesaret edipte saçlarımı kıvırcık yapamadım. sahte de olsa kıvırcık olmadan ölürsem gözüm açık gidiciimm..
  • Tar.k.an'ın klibinde bildiğin B.urak G. ve Ca.n Ş. var şaşırdım.
  • iki gündür durmadan film izlemekten gözlerim iflas etti. nerden geldi birden bu kadar film izleme hevesi bilmiyorum.
  • Ba.lık bu.rcu erkekleri çok fena hafız. Çözemediğim erkekler hep balık hep balık.
  • erkek diinncee baba artık kaş almayın be. valla çok itici oluyorsunuz.
  • şu an saçmaladığımı farkettim.

20 Ocak 2011 Perşembe

+24

 Çok enteresan şeyler gelicek daha başımıza. inan merakla bekliyorum. Sansürler, yasaklamalar, türbanlar, 3 cocuklar.. son olarak içki içebilme yaşının 24'e çıkarılması... böyle saçma şey olur mu dedirtecek cinsten.. 24 ne ama??!! abi az daha olsa 30 olcak yani. Koskoca insan olmuşum mesela artık ailem bile hayatımın akışını kararlarını bana bırakmış bi yere gidiyorsun ama 23'sün diye hayır olmaz diyorlar sana. İçki ve tütün sektörü ülkemizde çok büyük bi paya sahipken bu yasakları getirmek resmen bu kolu kesmek gibi bir şey. Sigara yasağı var mesela. tamam sigara içmeyenlerin özgürlükleri kısıtlanıyordu belki içenin yanında ancak şimdi noldu? Sigara içen adama "içemezsin" diyerek bu kez onun özgürlüğünü kısıtlıyorsun.. Yakında marketlerde tezgah altı sigaracılığı diye bir şey çıkıyor. Marketlerde gördüğünüz sigara standının önüne perde felan çekicekler düşünün artık. ya da tezgahın altından gözükmeden yasaklı bişey satar gibi satın alıcaksınız sigaralarınızı. İlginç gerçekten.

    Ama en çok +24'e takıldım bu ara. Madem öyle baba gel evlenme yaşını da 24'e çıkaralım. Evlenemesin herkes öyle.. ama bak o da olur mu hiiçç sonra 24-25'te evlenen biri hangi ara 3 çocuk yapıcak??

11 Ocak 2011 Salı

Kahve Açar mı Uykumu?

Bu gece bomboş sokaklarda koştum durdum... Hani hep isterdim ya gecenin en kör vaktinde sokakta yalnız başıma dolaşmak isterdim diye. ha şimdi bana ne var git dolaş diyebilirsin anca bilirsin geceleri sokaklar pek tekin değil. Korkağım sanırım biraz. herneyse. ama bazen korku faktörünü unutabiliyormuş insan. Özellikle bir başkasının hayatı söz konusu olunca... Sonuç olarak tamamen uykusuz ve yorgun geçen bir gece ve benim tüm gün boyunca erteleyemeyeceğim işlerim. Ben en iyisi gidip bir iki fincan kahveyle uykusuzluğumu gidermeye çalışayım..

9 Ocak 2011 Pazar

Odaklanma Sorunu

Şu aralar öylesine tek bir konuya odaklıyım ki kendimi anlamakta zorluk çekiyorum. Başka şeylerle uğraşmak, başka insanlar düşünmek için zihnimi zorluyorum. Bi delilik yapmaktan korkuyorum aslında. Delilikte sana göre belki değil ama en azından benim şimdiye dek hiç yapmadığım bişey. Neyse anlatıcak o kadar çok şey var ki.. Şarjım bitiyor ancak. Gideyim en iyisi ben.

6 Ocak 2011 Perşembe

Pencerenden Görmek İsteyebileceklerin

Özellikle kafa patlattığım konulardan biridir ev dekorasyonu. hayalimdir hep bi evim olsun da şöyle herşeyiyle kendi zevkime göre döşiimm. Tabi aileyle yaşamak ve henüz işsiz olmak nedenleriyle sadece dergilerdeki ve internetteki tasarımlara salya akıtmakla geçiyor zamanım. Herneyse. olacak evimin iç dekorasyonundan çok pencereden baktığımda görebileceğim manzara beni daha çok heyecanlandırıyor. Yani heyecanlanmakta değil belki.
  Mesela şöyle bir yer düşün..
Bu küçük evin ön penceresinden göreceğiniz manzarayı hayal et. Hele o güzel sesii...










Nasıl güzel değil mi aklından geçenler..
Ya da pencerenin şöyle olduğunu..

İçerisi tozlu.. turuncu-sarı.. sonbahar mevsim.. Bak dışarıdaki ağacın yaprakları da kalmamış zaten. hava serinlemeye başlamış. yattığın yataktan görüyorsun dışarısını.. belki on gündür bi eşyayı ordan alıp diğer tarafa koymadın.. Kesin sevgilinden ayrılmışsın. bir bunalım zamanı çünkü..




ya da küçük dairenin balkonuna çıktığında böylesine çarpık bi yeri görüyorsun..paslı bi tat. Karısına şiddet uygulayan sarhoşun teki her gece içip içip olay çıkarıyor karşıdaki dairelerin birinde. Her gece binbir küfür ediyorsun o küçük adama.

Yemek kokuları geliyor bazen.. yanmış soğan oluyor bu genelde.










Ya da bak akşam olmaya başlamış. hava da oldukça kapalı. Yağmur mu yağacak ne? Dur ben en iyisi kahvemi ve kalın hırkamı alıp geliimm.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Bir İlk

Bugün inanılmaz travmatik bi gün geçirdim. Hiç aklımda yokken hiç hesapta yokken bir doğuma şahitlik ettim. ısrarla çalan telefonu açmamla sancılı arkadaşım Güzin'in çığlıkları arasında "ben doğuma gidiyorum acilen şu şu hastanesine gel Mehmet seni beklicek" ne olduğumu şaşırdım. afalladım. hani Güzinle bu olayı hep konuşuyoduk doğumuna girip fotoğraflıcaktim yeni aramıza katılacak olan küçük cadının hayata ilk göz kırpışlarını, ilk nefesini felan ama planlamamıştık bu kadar erken. hızlıca hastanede buldum kendimi. Bizim minik cadının müstakbel babası Mehmet hastanenin bahçesinde yakaladı beni. heyecandan halini görmen gerekirdi. henüz odasındaydı Güzin. odasına çıktığımda doğum olayının ne kadar kokutucu olduğunu kapısı kapalı odadan duyduğum çığlıklar sayesinde anladım. giremedim bi kaç saniye odasına. tam girmeye niyetlenirken hemşireler tekerlekli sandalyeyle Güzin'i çıkardılar odadan. Güzin'se çektiği sancının yanı sıra Mehmeett diye çığlıklar atıyodu. Mehmet'in heyecandan yanında olamamasına sitem ederek "ben sana sorcam mehmet!! ben sana evde sorucamm!!" diye bağıra bağıra elimi sıka sıka girdik birlikte doğumhaneye. bana da o yeşil önlüklerden giydirdiler aman tanrım öyle bi gerginlik hatırlamıyorum ben.. O ameliyat masası, tepede ışık,yeşil yeşil örtüler önlükler, bir sürü ameliyat malzemesi... yapamıcam dedim bi an. yok yani heyecandan titremeye başladım elimde olmadan içim buz tutmuşçasına titriyodum yerimde. o sırada doktor girdi doğumhaneye. "doğum yapıcak siz misiniz Güzin hanım mı?" dedi yaptığım heyecanı görünce xD  bir kaç uyarıda bulundu ve işine koyuldu. o an kaybolmuştum. o buz gibi doğumhane de sadece minik cadımızın çektirdiği sancının çığlıkları ve hemşire nasihatları duyuluyordu. makinamdan bile tık ses çıkmıyordu xD dikkat dağıtmamak adına elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyordum. bi yandan da gözlerime inanamıyordum. o güzel bebeği, o muhteşem mucizeyi görmeniz gerek. Selin'imizin hayata merhaba demesi pek bi gürültülü patırtılı olsa da sonundaki mutluluğu görmek, o mutluluğa ulaşana dek yaşanılanları görmek gerçekten çok büyük bi deneyim kazandırdı bana. Sonrası mı? babanın minik prensesini görmesi gözyaşı dökmesi. babanne, dede,teyze ve ananenin mutlulukları...eve vardığımda sanki doğumu yapan benmişçesine yorgun, çökmüş aynı zamanda mutlu bi vaziyetteydim. Tüm akşam yemeği boyunca tek kelime edemeden masadan kalktığımda annem bu olayın bana hiç iyi gelmeyeceğini söyledi. Şimdi mi? ortaokulda bi yan sıramda oturan, yazılılarda bolca kopya çektiğimiz güzel gözlü kız çocuğu anne oldu  ve bir o kadar kendine benzeyen boncuk gözlü minik kızının bızıltısını dinliyor büyük ihtimalle bu gece. Bende o mutluluk, sevgi, korku, gözyaşı, dehşet, tedirginlik dolu anları tekrar tekrar yaşıyorum fotoğraflarına baktıkça. dur ben şu fotoğrafları halledeyimde bi çay içip kendime gelimm.. ha bu arada bi süre yeşil görmek istemiyorum sanırım...

3 Ocak 2011 Pazartesi

Sevgili Dünlük.

İçimde çok pis yara var yau. Defterimi kaybettim. öyle böyle değil çok pis üzüldüm be. Her ne kadar boş bi insan olsamda hatırlatma amaçlı bi ajandam vardı benim. gel gelelim bu ajanda da hatırlatmalar dışında her ne ararsan var. mesela birisiyle bi yere mi gittim çıkarırız o an ne geliyosa yazarız o deftere. mesela güzel resim yapan bi arkadaşım var çocuğun yarattığı harikalar o defterdeydi mesela. bi dünya hatıra vardı. zaten otu boku koleksiyon yapan, yaşadığı her anı hatıra olarak saklamaya çalışan güne dair notlar düşmeye meraklı biri olduğumdan o defter çok önemliydi benim için. Hastalandım. Yataklara düştüm yeminlen. bilmemkaçyüz derece ateşle havale geçirmek üzereyim. Defterimi bulana ımmmm çok süper hediyelerim var uahreuhruhehu yersen.

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni Yılın İlk Yazısı

Yeni yılın ilk postu sıcak sıcak olsun istedim. Yılbaşı geceleri genelde koşuşturmalı geçer benim tarafımdan. çünkü hem ailemle hemde arkadaşlarımla bir arada olma isteği ağır basar her yıl. her yıl gecemi ya aileme ya da sadece arkadaşlarıma ayıracağıma dair planlar yaparım sonunda da bu planlara hiç uyamam normal olarak.bu gece de öyle oldu. Ağırlık ailede elbette. çünkü bu gecelerde genelde büyük bi toplaşma olur bizim evde. annemin kardeşler arasında en büyük olmasından kaynaklanıyor olsa gerek. herneyse. her ne kadar yaş baş yolu yarılayan bi sayıya ulaşsa da babam tüm otoritesini bu gece konuşturur. "Hayır!!" der " Çıkmak yok bu gece!!" aslında bi yolunu bulup bi şekilde bikaç saatliğine de olsa evden çıkacağımı bilir. bu yıl da planlarımı az çok paylaşmıştım. babam arabanın anahtarlarını vericek ben bikaç saat arkadaşlarımla vakit geçirip eve dönücektim felan felan felan. babamın anlattığımda sessiz kalmasından belliydi zaten o anahtarları vermeyeceği. ki öyle oldu anahtarları iş yerinde unuttuğu mırın kırınını yapınca saolsun arkadaşlar iki dakkada kapımdaydılar da zaman kaybetmedim. Sonuç olarak güzel bi geceydi. hem ailemle hemde canlarımla vakit geçirmiş olabilmek iyi geldi.

   2010 son demlerinde güzellikler getirdi bana. son yirmi gününde belki. öncesi tam bir kaostu benim adıma. diliyorum ki 2011 bi önceki yılı aratmaz. Umarım aklımdakileri gerçekleştirecek gücü kendimde bulurum. Umarım sende bulursun. Güzel yıllar sana da.